Tuğçe Kazaz, 'Göğüslerini açan kadın mı iffetlidir' diyerek Türkiye Gündemini gereksiz yere meşgul eden 'Arınç ve kahkaha' tartışmalarına etkili bir giriş yaptı.
Durumu değerlendirmeden önce bazı önemli noktaların altını çizmekte fayda var.
Tuğçe Kazaz 2001'de düzenlenen bir güzellik yarışmasında birinciliği elde ettikten sonra tanınmaya başlanmıştı. Sonrasında verdiği cesur pozlar ve de Kenan Doğulu ile yaşadığı aşk popülerliğini iyice arttırmış, ondan ayrıldıktan sonra 2005 yılında George Seitaridis isimli bir Yunan vatandaşıyla evlenerek Hristiyan olduğunu açıklamasıyla da gündemi uzunca süre meşgul etmişti. Bu seçimiyle ailesi tarafından reddedilen Kazaz'ın hikayesi yıllar sonra yeniden Müslüman olduğunu açıklaması, türban takarak defilelere çıkmasıyla yeniden ön plana taşınmıştı.
Bugün itibariyle birçok haber kanalının olayla alakalı manşetleri, Tuğçe Kazaz'ın geçmişte verdiği çıplak pozlar ve Din değiştirme tercihlerinin bir çeşit bel altı vuruşları gibiydi. Altını çizmek istediğim noktalar burası.
Bir insan özgür iradesiyle hayatını istediği şekilde yönlendirebilir, çıplak pozlar vermiş daha sonra kapanmayı seçmiş olabilir ya da Mülüman iken Hristiyan veya tam tersi bir inanç içerisinde bulunabilir. Bunların bir insan hayatının geçmişindeki mevcudiyetleri onu suçlamak için kullanılamaz, kullanılmamalı. Buna herkesin dikkat etmesi çok önemli bence.
Neyse gelelim asıl mevzuya, Tuğçe Kazaz'ın, Arınç'ı desteklemesine. Ne demiş peki?
Edepsizce göğüslerinin üzerine 'eylem' yazısı yazıp, kadının en mahrem yerini sokak ortasında açarak kendini basitleştiren bir kadın mı iffetlidir?
Öncelikle bu tip bir açıklama 'Keskelalaka' olmuş, bilerek bu cümleyi kullandım çünkü en doğru karşılık bu. Konu bir kadının kahkaha atmasıyla ilgili söylenen bir fikir değil mi? Çıplaklıkla bunun ne alakası var? Bu karmaşaya sürekli düşüyoruz, birisi bir şey söylüyor öbürü hiç alaksız yere bir beyanda bulunuyor. Kahkaha mevzusu nerede, çıplaklık mevzusu nerede?
Diğer bir husus da 'Size ne' meselesi. Geçmiş yaşantısında verdiği çıplak fotoğraflarla alakalı eminiz ki bir çok eleştiri almıştır Tuğçe Kazaz. Dediğim gibi yeniden Müslüman olmayı seçmesi, türbanlı resimler çektirmesi, fikirlerinin bazı yönlerde gelişmesi tamamen onunla alakalı ancak geçmişte kendisine yapılmasını istemediği, yapıldığında rahatsız olduğu şeyleri bugün başkalarına yapmaya kalktığında işte o nokta bizim konumuz olur.
Femenlerin bir felsefesi var, çıplaklık temelli ancak bedensellikten ziyade Aktivizm kökenli. Bu gerçekliği Tuğçe Kazaz'ın bilmemesi mümkün değil ancak bilmiyormuş gibi davranması olası görüldüğü üzere.
Başka ne demiş?
Dünya tuhaflaşmadı mı? Bizler kendimize tuhaf gelmiyor muyuz? Neden kızıyoruz çıkıp da bir başbakan yardımcısı, sırf kendimizi ait hissetmediğimiz bir partiden diye söylediklerinin bir cümlesini alıp sadece onu söylemiş gibi kullanıp kendimizi ve karşıdakini kutuplaştırmaya çalışıyoruz. Neden; çünkü onlardan mı bizim için? Peki onlar dediğimiz karşı tarafa kızarken kendimizde bir taraf olmuyor muyuz aslında?
Bir cümle alınmadı, Bülent Arınç, 'Toplum içinde kadınlar kahkaha atmamalıdır, bu iffetsizliktir' dedi. Bu cümleyi de tüm diğer söyledikleriyle beraber sarf etti. Yanlış bir düşünceye karşı çıkmak kutuplaştırmak değildir, kutuplaştırma çabalarını ortadan kaldırmaktadır. Bu cümlelerin ardından sağda solda herkes birbirinin gülmelerine kafayı takar hale geldi. Bu gülüyor, bu kahkaha atıyor durumlarına döndük, var mıydı böyle bir şey günler önce. Kim, bir başkasının nasıl güldüğüne dikkat ediyordu?
Söylediklerini tekrar ve tekrar okudum, farklı bir görüş ya da temeli sağlamlaştırıcı düşünceler mevcut değil.
Sonuç olarak Tuğçe Kazaz, yeniden döndüğü Müslümanlık inancının gereği olduğuna inandığı bir takım açıklamalarda bulunmuş ve kahkaha atmanın iffetsizlik olabileceği fikrini dolaylı olarak kabul etmiş, bunu yaparken de konuyla hiç alakası olmayan kişilerin yaşamlarına müdahale etmiş, karışmış, baskı kurmuştur.
Özet bu sadece, yani nereden baksan tutarsızlık...
alıntı : radikal